“Dışarıdaki ve içerideki şartlar itibariyle zor bir dönemden geçiyoruz. Karşılaştığımız tablo bizi dehşete düşürüyor. Uygulanan politikaların, çöküş politikaları olduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunların başında kutuplaşma ve ötekileştirme gelmektedir. Bu temel sorun aşılmadan Türkiye’nin diğer meselelerine çözüm üretilemeyeceği kanaatini taşımaktayız.

Meclisteki siyasilerin kullandığı kavga dili sokağa yansımış, hatta evlerimizin içerisine bile girmiş vaziyette. Maalesef tavandan tabana yayılan bu dil; insanımızı her geçen gün bölmekte ve fikir farklılıklarını, büyük ayrışmalara dönüştürmektedir. Artık birileri bu büyük problemin doğurduğu acı sonuçları görsün ve “Bizi destekleyenler milli, diğerleri  gayr-ı milli; hain” anlayışından vazgeçsin. Milletimiz de kavga dilinden özellikle de Ak Parti ve CHP’nin dilinden bıkmış, yeni bir arayışa girmiştir.

İnsanlar, Türkiye’de kendi fikrini açıklayabileceği bir ortam görmemektedir. “Acaba bunu söylersem hain ilan edilir miyim? Yaftalanır mıyım?” diye ciddi bir endişe taşımaktadır. Ülkemizin meseleleri üzerinde fikir teatisinde bulunmaktan çekinen on binlerce aydınımız var.  Kamplaşma ve ötekileştirmenin tesiriyle fikirlerini ifadeden çekinmektedirler. Farklı fikirlerin gündeme gelmesine fırsat verilmezse, Türkiye kutuplaşır. Yanlışı görerek fikir beyan eden arkadaşların ağızları kapatılır, konuşturulmazlarsa bu ülke için çok ciddi bir bloklaşma problemini beraberinde getirir. İnsanların düşüncelerini açıklayacakları bir ortama ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ortamın mecliste oluşan dil ve üslupla tesis edilemeyeceği açıktır.

Bugünün Türkiye’sinde 28 Şubat çağrışımları olmamalı; vakıflar, dernekler kapatılmamalıdır. İnsanlar fikirlerinden dolayı ötekileştirilmemeli, Toplumun ihtiyacı olan huzur, güven ve refah ortamı bir an evvel oluşturulmalıdır. Bugün her zamankinden daha fazla kenetlenmeye bir ve beraber olmaya ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacı giderecek olan Saadet Partisinin kullandığıdil; sevgi dilidir. Yıllardır çektiğimiz sıkıntıların bir tek sebebi Saadet Partisinin iktidarda olmayışıdır. İnsanımızın istediği kamplaşma ve ötekileştirmeden uzak siyaset anlayışı sadece Saadet Partisinde bulunmaktadır. Çünkü Saadet Partililer ülkenin ihtiyacının kutuplaşma değil; kucaklaşma olduğunu bilmektedir.

Bizler; Milli Görüşçüler olarak kapımızı çalan herkesi buyur ediyor, dinliyor ve ortak paydadan hareketle sıkıntılara çare üretiyoruz. İlkelerimizden taviz vermeden herkesle konuşur, bir masa etrafında toplanırız. “Sadece bizim gibi düşünenler gelsin.” demeden farklılıkları gözeterek hareket ederiz. Bu sebepten umut Saadet Partisindedir. Ülke ne zaman sıkıntıya düşmüşse, halk Milli Görüş’e sarılmış ve aradığı devayı bulmuştur. Milli Görüşçülerin siyaset anlayışı, ülke için şifa olmuştur. Allah’ın izniyle yine öyle olacaktır.

Bizim siyaset anlayışımızdan ve üslubumuzdan uzak olan iktidar partisinin bölücü dili, milletimizi rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlığın bir neticesi olarak önü alınmaz bir düşüş yaşamaktadırlar. İnsanlar aradıkları birleştirici sevgi dilini Ak Partide bulamamakta, devleti ve milleti birbirine kenetleyecek üslubu yakalayamamaktadır. Hâlbuki bizler; sağcısıyla, solcusuyla, muhafazakarıyla, liberaliyle, demokratıyla herkese seslenmekle kalmıyor; onlara bir ve beraber olmamız gerektiğini telkin ediyoruz. Milletimizi mayasında olan sevgi ve kardeşlik ile buluşturuyoruz.Farklılıklara kapalı, muhaliflerine tahammülsüz olanlara inat; sevgi medeniyetini inşa ediyoruz. Bu bize; huzur ve güven ortamının tesisinde Saadet Partisinin üstlendiği rolü net bir şekilde göstermektedir.

Kavga dilinden usanıp gergin ortamdan kurtulmak isteyen; “Bu vatan hepimizin, Öyleyse bir ve beraber olarak hak ettiğimiz refahı yakalamalıyız” diyen tüm kardeşlerime sesleniyorum:

Kanmayan ve kandırılmayan Milli Görüş kadroları sizlere umut vaat ediyor. Duruşundan emin, inancından taviz vermeyen, ve bu inanç için büyük bir aşkla mücadele eden Milli Görüşçüler, Saadet Partililer senin hak ettiğin refah için çalışıyor. Bu kutlu mücadeleye seni de bekliyor; sevgi ve kardeşlik üzerine bina edilecek adil düzenin tesisine katkın olmasını temenni ediyorum.

Gel kardeşim buyur. Sana da yer var...”