Haber Detayı
15 Şubat 2015 - Pazar 23:22
 
Akgül; “Başkanlık sistemine karşıyız...”
Röportaj Haberi


Zekeriya SOYDAŞ (Z. S.) Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Mehmet AKGÜL (M. A.) Avukat Mehmet Akgül  Kocaeli HDP İl başkanı. 1966 Tokat Zile doğumluyum. İlk, orta Lise Tahsilini Tokat Zile de yaptım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdim. Dokuz yıl öğretmenlik yaptım. Bu dokuz yıl öğretmenlik döneminde İstanbul üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudum. 1995 yılında mezun oldum. 96 yılına kadar avukatlık stajı yaptım. 96 yılından bu yana da Kocaeli Barosunda Serbest Avukat olarak çalışıyorum İzmit’te oturuyorum. Kocaeli’de 2012, 2013 yılının başından beri HDP Kocaeli il başkanlığı, il eşbaşkanlığını devam ettiriyorum.

Z. S. Bir eşbaşkanınız da var, en genç eşbaşkanınız.

M. A. Evet evet.

Z. S. Siyasete girişiniz nasıl oldu, yani nasıl karar verdiniz?

M. A. Doğrusunu söylemek gerekirse geçmişte çok aktif bir siyasetçi, ya da siyasetle uğraşan biri değildim. 2011 yılı seçimlerinden sonra Türkiye’de milletvekilleri seçimlerinde Emek, Barış ve Demokrasi blokunun güç birliği yaparak bağımsız adaylarla seçime girip 36 bağımsız milletvekilinin meclise girmesinden sonra oluşan konsensüs çevresinde Halkların Demokratik Kongresi diye bir örgütleme ortaya çıkmıştı. Buradan tanıdık, görüştüğümüz arkadaşlarla beraber HDK’nın il kongresini yaptık. O il kongresinde HDK Kocaeli’den 18 tane delege seçilmişti. İşte o delegelerden birisi de bendim. Bu vesile ile birazda aktif olarak siyasete başladık. Sebebi de Türkiye de siyaset gerçekten son derece sıkıntılı bir döneme girmişti. Ülkenin problemleri ve özellikle geleceği açısından kaygılarımız arttığı için biz de bir sorumluluk üstlenelim dedik. Geleceğe dönük ülkenin talep ettiğimiz ya da istediğimiz biçimde yönetilmesini sağlamak için eleştirmek yerine sözümüzü söylemek istedik

Z. S. Bizde katılalım diye

M. A. Katılalım diye, destek olalım, yardımcı olalım, elimizi taşın altına koyalım düşüncesi ile hareket ettik. Aslında bizim görev yaptığımız iş nedeniyle siyaset yapmaya vakit bulmamız da emek harcamamız da son derece zor oluyor. Buna rağmen bu konuda biraz özveride bulunmak gerekir diye düşündüm. Çünkü artık ömrümüzün ortasından sonuna doğru bir yola girmiş bulunmaktayız. Yarın öbür gün bizim çocuklarımız bu memlekette yaşarken yaşadıkları ortamda bütün problemleri geçmişte büyüklerimiz neden çözmemiş, acaba neden bunlar için biraz kafa yormamış gayret göstermemiş diye  bela okumasınlar diye, birazda karınca kararınca biraz katkımız olur diye düşündük. Onun için biraz siyasete girmiş olduk.

Z. S. 3 Temmuz 2014 tarihli Manşet Kocaeli haber sitesine vermiş olduğunuz bir röportajda Türkiye’nin şu anda başkanlık sistemine hazır olmadığını belirtmişsiniz. Bu düşünceniz hala devam ediyor mu?

BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEMİYORUZ

M. A. Evet devam ediyor. Yani başkanlık sistemine hazır ne hukuki yapımız var ne de mantalitemiz var.  Çünkü biz hala kurtarıcı adam anlayışına sahip bir halkız, milletiz. Bütün yetkilerin bir kişide toplanması bir kurtarıcının beklenmesi, her şeyimizin bir kurtarıcıya teslim edilmesini Türkiye açısından son derece sakıncalı buluyoruz. Bu aşamada bu nedenle aynı fikrim halen daha devam etmektedir. Siyasi kültür açısından siyasi bilinç açısından son derece olgun düzeye gelmiş ülkelerde başkanlık sistemi kurulabilir yapılabilir. Neticede bir yönetim biçimidir. Ama bu günkü Türkiye’de bu mümkün değildir. Çünkü bizde böyle biraz itaatkârlık, sorgulamama anlayışı halk açısından da, bütün kurum ve kuruluşlarımız açısından da yaygın olduğu için, birde gücü kendine alan herkes tabir yerinde ise kelle kesen baş kesen bilmem ne oluyor diye bir tabir var onu tam bilemedim. Kendini öyle gördüğü için bütün yetkilerin bir kişide toplanmasının sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Halen, hukuk sistemimiz de buna hazır değil diye düşünüyorum.

Z. S. Seçimlerden sonra böyle bir durum ortaya çıkarsa desteklemeyeceğiz anlamına mı geliyor?

M. A. Kesinlikle desteklemeyeceğiz. Yani kendim fikren, partimizin de genel kanaati bu yönde. Başkanlık sistemini desteklemediğimizi açıkça belirtiyoruz.  

Z.S. HDP kendini Kürtlerin temsilcisi olarak görüyor ya da öyle gösteriyor. Ancak HDP’nin bütün milliyetçi söylemlerine rağmen milliyetçi söylemlerde bulunmayan AK Parti o bölgede çok güçlü olarak seçimlere giriyor. HDP siyasi söylemlerinde eksiklik görüyor mu?

HDP SADECE KÜRT SİYASETİ YAPMIYOR

M.A. Şöyle söyleyeyim, tabii her siyasi partinin söylemlerinde, yaptıklarında, yapmadıklarında eksiklikler vardır. Ama biz şuna hiçbir şekilde inanmıyoruz; HDP bir kere Kürt milliyetçiliği ya da sadece Kürt siyaseti yapmıyor.

Z.S. Öyle görünüyor.

M.A. Onu öyle göstermeye çalışıyorlar. Neden göstermeye çalışıyorlar, ısrarla göstermeye çalışıyorlar. Çünkü HDP’nin ötekileştirilmesi, küçük olması veya halk gözünde tükaka olmasının tek yolu budur. Bunu söylemedikleri zaman HDP’nin bütün söylemleri, emekçiye karşı söylemleri, Türkiye’nin tüm sorunları ile ilgili söylemleri herkesin kabul edebileceği, herkesin altına imza atabileceği sözler, söylemler ve anlayış. Şimdi bu anlayışın güçlenmesi mümkün. Bu mümkünü ortadan kaldırmak için HDP’yi tek bir milletin siyasetini yapıyor diye, "Kürt siyaseti" yapıyor diye lanse etmeye çalışıyorlar.

Biz mümkün olduğu kadar dilimize dikkat etmeye çalışıyoruz ve bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ama maalesef. Tabii bu birazda ekonomik güçle ilgilidir diyebiliriz. Veya siyasi örgütlenmede eksikliklerden, hatalardan kaynaklanan dışa dönük söylemlerdir diyebilirim. Tabii burada asıl şey nedir? Tabii ki HDP başlangıçta Türkiye’nin en büyük sorunu olarak Kürt sorununu görüyor. Bu sorunun şiddete eğilimli olmamasını istiyor bunun tekrardan şiddete dönüşmesinin büyük zarar vereceğini düşünüyor. Bu konuda çok çaba sarfediyor. Bu konuda tabiri yerindeyse "ortayı bulmaya" çalışıyor. Barışı sağlamak için. Böyle yaptığı zamanda tabii, Kürt sorunuyla çok ilişkili parti olduğu için, onu Kürt milliyetçiliği yapıyor diye suçlamak ta çok basit oluyor. her şey hazır, ortam hazır yani…

Z.S. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş Kocaeli’nden % 2’lik bir oy dilimi aldı ki bu yaklaşık 20000 oy demektir. O süreçte Demirtaş’ı destekleyen ve ılımlı bulanlar bugün itibariyle o günkü üslubundan uzaklaştığını söylüyorlar. Neden böyle bir algı oluştuğu konusundaki düşünceleriniz neler?

M. A. Şey rakamları düzelteyim isterseniz. Oylarda bir yanlışlık var. 49000 civarında oy aldık. Küsuratını hatırlamıyorum. % 5.8 oy oranı Selahattin Demirtaş’ın.

Z.S. Kocaeli çapında mı?

M. A. Evet. Onlar şeye yakın, büyükşehir belediye seçimlerinde, yerel seçimlerdeki oylar bunlar. Yerel seçimlerde de bundan biraz daha fazla idi bunlar ama, en çok yerel seçime yakın. Ama Selahattin Demirtaş % 5.8 ya da 5.9. Alınan oy sayısı da 49630 küsur gibi bir şey.

Z.S. Peki şu anda üslubunun değiştiği söyleniyor gördüğümüz kadarıyla!

M. A. Bizim açımızdan hiçbir değişiklik yok, aksine daha da ılımlı. Ancak şöyle siyaset hakikaten bizde içine girdikten sonra gördük ki çok zor bir şey. Bazen defalarca söylüyorsun, söylüyorsun, söylüyorsun, söylüyorsun ama hala seni anlamamakta direniyorlar. Bir önyargı var. Önyargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zormuş ya, şimdi bizim partimize karşı da önyargı mevcut ve mesela şimdi çok sinirlenmesi doğal. Israrla deniyor ki siz parti olarak gireceksiniz. Parti olarak girmek demek sizin barajın altında kalmanızı kabul etmek demektir. Bu şekilde yaptığınız zamanda AK Parti anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşacak milletvekili çıkaracak. Böylece Anayasayı değiştirecek ve başkanlık sistemine gidecek. Siz Ak Parti ile gizli bir anlaşma yaptınız! Hadi hadi bizi kandırmayın diyorlar. Benim arkadaşlarım bile böyle diyorlar.

Z.S. Genelde böyle bir kanı var.

BİZİM GİZLİ PAZARLIK YAPMAK GİBİ BİR DERDİMİZ YOK

M. A. Ben buna çıldırıyorum. Diyorum ki, yok böyle bir şey. Bizim öyle gizli bir pazarlık yapmak gibi bir derdimiz yok. Eğer böyle yapıyorsa önce ben bu partiden istifa ederim. Eğer biz böyle bir pazarlık yaparsak. Böyle bir pazarlık yapan parti gelecekte siyaseten kendine bir yol açamaz, siyaseten geleceğini mahveder, yok eder. Yok etmeyi kabul etmiştir baştan. Kendi ayaklarına kurşun sıkmak demektir.

Şimdi böyle bir manevra, böyle bir şey, yapacaksak direkt yaparız, direkt söyleriz. Deriz ki; gel AK Parti bizim 30 milletvekilimiz var, atıyorum, senin de 350 var, toplaşalım ve seninle anayasayı değiştiririz. Niye seçim sonrasına bırakalım! Yani şimdiden yapalım onu.

Z.S. Siyasette bazen ayak oyunları vardır ya belki böyle bir şeydir diye düşünülüyordur!

KOBANİDE Kİ OLAYLAR CEPHEMİZİ GERDİ

M. A. Böyle bir şey olabilir ama ben siyasette yeni olduğum için böyle şeyleri kabul edemiyorum yani. Şimdi böyle söyleyince Demirtaş’ta böyle bir şey yok diyor. Ben size anlatıyorum diyor. Bizim partimiz böyle bir şey yapmaz diyor. Böyle ufak oyunlara girmez diyor. Dediği halde böyle şeyler söylenince biraz sertleşiyor. Sertleşmek zorunda kalıyor. Birde Kobanide ki olaylar bizim cephemizi gerdi. Herkesi gerdi, kızdırdı…

Z.S. Ancak orada şöyle bir algı yok muydu, hani yaklaşık 30 yılı aşkın bir süredir Güneydoğu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile bir sıkıntı yaşanıyor ve devlete o sıkıntıyı yaşattığını düşünülen bir grup var, onlar bu sefer dönüp yardım istiyor devletten. Yani böyle bir algı oluştu!

PKK’YI BAHANE ETMEK YANLIŞ

M. A. Şöyle söyliyim yani, bir kere Kobani bölgesinde bulunan Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti ile çok sorunu olmamış benim bildiğim. Dolayısı ile onlara yardımcı olabilmek için PKK’yı bahane etmekte yanlış. Çünkü onlar direkt yardım isteyen ya da direkt yardım yapılması gereken PKK değil. Dolayısıyla PYD ya da Suriye Kürtleri. Ben yardım etmeyecem diyebilirsin. Ama diğer taraftan söz olarak ta, psikolojik olarak ta manevi olarak ta söylemlere çok dikkat etmek gerekir. Artı orada direkt Türkiye Cumhuriyeti Devletinden de yardım istenmiyordu. Ya işte bırak Irak Kürtleri yardım etsin. PKK’lıların yardım imkanları varsa onlar yardım etsin. Kuzey Irak’ta konuşlanmış bulunan güçler varsa onlar yardım etsin. Yani onların yardımına engel olma. Yani biraz bu tavırlarda, Kobani meselesi de bizim siyasetçilerimizi biraz gerdi. Yani insan olan herkesi sinirlendirir. Şimdi bakın Ürdün’lü pilotu yakarak öldürdüler. Bu hangi insanı olsa sinirlendirir. Öyle bir şey duyduğum zaman tüylerim diken diken oluyor. kötü bir ş ey. Bu ortamda zaten makul olmak, sinirlenmemek, mülayim olmak, olumlu olmak, ılımlı olmakta gerçekten çok zor.

Z.S. Görüldüğü üzere Çözüm Süreci Öcalan üzerinden yürütülüyor. Öcalan’ın olmadığı bir Kürt hareketi ve Çözüm sürecinin geleceği hakkında fikriniz var mı? Şöyle ki Öcalan’ın herhangi bir sebeple sürecin dışında kalmasında sürecin durumu sizce ne olur?

DOĞRU MUHATAP ÖCALAN

M. A. Şöyle söyliyim, Öcalan ve Kürt özgürlük hareketinin bilgisi, birikimi, geleceği planları konusunda benim çok fazla bilgim yok. Ne düşünürler, ne yaparlar, nasıl ederler, onlar Öcalansız bir gelecekte neler planlamışlar? Öcalan örgütü kendinden sonra nasıl bir çizgiye yönlendirecek, kimlere emanet edecek, alt kadrosunu oluşturmuş mu? Bu konuları çok bilemem. Şu anda ki mevcut durum nedir, Kürt halkının ya da Kürt Yurtsever hareketinin, Kandilde dahil en çok sözünü dinlediği kişi kim Öcalan! Dolayısıyla doğru muhatap ta Öcalan. Onlarla ilgili konularda konuşmak görüşmek, mesaj götürmek için ki zaten hükümette bunu bildiği için böyle davranıyor. Dolayısıyla mevcut konumu ben ancak gördüklerimle değerlendirebilirim. Onların bu konuyla ilgili planları, gelecek planları nedir onu bilemiyorum.

Z.S.  Türklerden oy alamamanız size ne düşündürüyor?

M. A. Türklerden oy alacağız.

Z.S. Artık alacağız diyorsunuz!

M. A. Evet artık alacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimi gösterdi bunu. Bir göstergesi idi alacaz. Geçmişte tabii ben şöyle söylüyorum, şöyle de düşünüyorum, zaten bu siyaset çabamızın belli başlı sebeplerinden biri de budur bir anlamda. Şimdi biz Kürtlerin demokratik siyaset haklarını kullanmaları için onlarla birlikte hareket etmeliyiz ki, bir ve beraber yaşayalım. Bir partiyi sadece Kürtlerin partisi haline bıraktığımız zaman, zaman içerisinde ne olur? Onlar sadece Kürt meseleleri ile ilgilenir. Biz onlardan ayrı kalırız Türkler olarak. Onlarda bir gün gelir ki; “tamam kardeşim ortaklık bu ana kadarmış!”. Biz onlarla beraber olursak, onlar bizi anlarsa bir onları anlarsak, o zaman onlar Kürt milliyetçiliği varsa bundan vazgeçerler, bizde yaptığımız Türk milliyetçiliğinden vazgeçeriz. Ortak bir şekilde yaşamayı öğrenmiş oluruz.

KÜRTLERI YOK SAYMIŞIZ, HERKES TÜRKTÜR DEMIŞIZ.

Şimdiye kadar çok öğrendiğimizi söyleyemeyiz. Şimdiye kadar ki görüntü şudur; 70 – 90 yıl Cumhuriyet döneminde Kürtleri yok saymışız, herkes Türktür demişiz. Dilinizi de konuşmayı yasakladık demişiz. Kürtçe isim de kullanmayın demişiz. Kürtçe diye bir dilde yoktur demişiz. Sonra sonra, son zamanlarda işte son onbeş yılda “ya öyle de değilmiş!” demeye başlamışız. Şimdiye kadar bütün bunlara rağmen birileri de gitmemiş. Ben Kürt arkadaşlarıma bakıyorum seri bir şekilde Kürtçe konuşuyorlar. Bir de mutlu oluyorlar. Ben anlamıyorum Kürtçe. Onlara konuşurken bakıyorum daha hızlı konuşuyorlar, daha seri konuşuyorlar. Heralde daha iyi ifade ediyorlar kendilerini! Şimdi biz artık onlar Kürtçülük yapıyorlarsa yaptırmayacağız, biz Türkçülük yapıyorsak yaptırmayacağız. Etnik kökenlerinin ne olduğuna bakmadan ülke sorunlarını çözmeye gayret edeceğiz. Biz HDP’nin amacını parti olarak bu doğrultuda koyduk. Birde şunu söyleyeyim parantez içerisinde, şimdi etkin olan, baskın olan, çok olan az olanı kendine benzetmeye çalışıyor! Çok olan, baskın olan, etkin olan, Türk ırkı olan bizler, Kürtlere “sizde Türksünüz” diye bir yönerim yaptığımız zaman, bizim yaptığımız mesele milliyetçiliktir. Aşırı milliyetçiliktir. Ama onlar bizimde Kürtler olarak hakkımız var dediği zaman bu çok milliyetçilik gibi değil de hakkı savunmak gibi de görmek lazım. O beni Kürtleştirmeye çalışmıyor. Diyor ki, "ben Kürdüm kardeşim benimde haklarım var." O bana demiyor ki sen de Kürt ol. Ama ben ona diyorum ki, sende Türk ol! Aradaki fark bu kanaatimce. Milliyetçiliği düşünürken Kürtçülük yapmakla Türkçülük yapmak arasındaki fark bu gibi geliyor. Ben ona Kürt olma Türk ol diyorum. O bana demiyor. Ama belki bir gün çoğunluğu sağlarsalar onlarda diyebilirler diyorum ama…

Z.S. Hakim gücün böyle bir talebi olabiliyor.

M. A. Evet evet, hâkim gücün böyle bir talebi olabiliyor. işte hakim gücün bu talebine milliyetçilik diyoruz. Kürtlerin kendi haklarını, anadillerini savunmalarını ya da işte bizde Kürdüz, bizi de böyle kabul edin demelerini Kürt milliyetçiliği gibi kabul etmiyorum yani. Birazda böyle düşünmek lazım.

Z.S. Daha önce bazı denemeler olduğunu basından öğreniyoruz. Ancak AK Parti ile Kürt açılımı oldukça radikal bir şekilde başladı. Bu açılımın oluşmasında ve ilerlemesinde Kürt halkının AK Partiye teşekkür etmesi gerekmez mi? Çünkü ciddi ciddi çok büyük risk alarak girdi bu işe.

KÜRTLER ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR EDİYOR. GÜNEYDOĞUDA İKİ PARTİNİN OY ALMASININ VE BUNLARDAN BİRİNİN AK PARTİ OLMASININ NEDENİ BU TEŞEKKÜRDÜR.

M. A. Evet çok güzel bir soru. Cevabı hemen vereyim. Kürt halkı AK Partiye ciddi oranda oy vermek suretiyle zaten teşekkürünü yapıyor. Bütün seçimlerde Kürt bölgesinden iki parti milletvekili çıkarıyor. Yani Kürt bölgesinin milletvekilini yarı yarıya paylaşıyorlar. Eğer AK Partide diğer partiler gibi davranmış olsa idi zaten o milletvekillerini de çıkaramayacaktı. Zaten bu kadar sayıya da ulaşamayacaktı. Teşekkürü bu şekilde anlıyorum ben. Bunun yanı sıra mesela AK Partiye karşı gerek Anamuhalefet partisi olsun, gerek diğer partiler olsun "HDP’nin dışındakiler", AK Partiye karşı eleştirilerini yaparken HDP’yi de ya da Kürt hareketini de AK Parti ile işbirliği yapmakla suçluyorlar. İşte bunlar ülkeyi yanlış yönetiyor. Bu yanlış yönetime siz destek veriyorsunuz diye suçluyorlar. Bunu yaparken kendilerine şunu sormuyorlar, ya biz niye Diyarbakır’dan milletvekili çıkaramıyoruz, niye Hakkari’den milletvekili çıkaramıyoruz diye kendilerine sormuyorlar. Bunu sorsalar, buna cevap bulsalar o zaman sorunlar ciddi anlam da çözülmüş olur. 

Z.S. Son sorumuz şöyle olsun; “AK Partinin İktidardan inmesi açılıma zarar verir mi, ya da sürece zarar verir mi?”

M. A. Benim kanaatim şu, şu anda iktidarda hangi parti olursa olsun bu noktaya gelmiş bir uzlaşma başlangıcını geri çevirerek, siyasi ortamı gerip, Türkiye topraklarında yeniden bir çatışma ortamı yaratma riskini göze alamaz diye düşünüyorum. Bu büyük risk olur.

Z.S. Süreç durursa çatışma çıkar mı?

M. A. Hemen çıkmaz. Çünkü iki tarafta bu oyunu bozan olmak istemez, istemiyor da gördüğümüz kadarıyla. Çünkü vebali çok büyük olur. Hepimiz sıkıntı yaşarız. Zor bir şey yani.

Z.S. Ak Parti olmazsa durabilir mi süreç?

M. A. Biraz sekteye uğrayabilir.

Z.S. Ama diyorsunuz devam edebilir.

M. A. Devam edebilir. Çünkü siyasette iktidara geldiğin zaman sorumluluk sahibi oluyorsun. Sorumluluk sahibi olmanın da büyük bir sıkıntısı var.

Z.S. Teşekkür ederim

M. A. Ben teşekkür ederim.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör: Metehan OĞUZ
 
Etiketler: Akgül;, “Başkanlık, sistemine, karşıyız...”,
Yorumlar
Ulusal Gazeteler
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
81
68
1
3
26
30
2
Fenerbahçe
79
79
1
4
25
30
3
Trabzonspor
49
51
11
4
15
30
4
Beşiktaş
46
40
12
4
14
30
5
Kasımpasa
43
53
11
7
12
30
6
Başakşehir
42
38
12
6
12
30
7
Rizespor
42
36
12
6
12
30
8
Antalyaspor
41
35
9
11
10
30
9
A.Demirspor
39
46
9
12
9
30
10
Alanyaspor
39
38
9
12
9
30
11
Sivasspor
38
36
10
11
9
30
12
Kayserispor
36
36
11
9
10
30
13
Samsunspor
36
35
14
6
10
30
14
Ankaragücü
33
36
11
12
7
30
15
Hatayspor
33
36
11
12
7
30
16
Konyaspor
33
31
11
12
7
30
17
Gaziantep FK
31
34
15
7
8
30
18
Karagümrük
30
34
14
9
7
30
19
Pendikspor
29
34
15
8
7
30
20
İstanbulspor
13
22
20
7
3
30
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı